YAKAN KIŞ 4
Gecenin üçünde yatıp sabahın altısında kalkan oğlan artık ne uyuyabiliyor nede rüya görebiliyordu. Zamanı öldürmemek adına uyumaktan nefret ederdi ama günlerdir uykusuz kalan bedeni bir de kaza ile sarsılınca iyiden iyiye bitkin düşecekti. O gün tam bir depresyon hali ile yataktan çıkacağını biliyordu. Aşk acısı tecrübe ile sabitti neticede. Fakat anlayamıyordu ne aşkı bu? Huyunu suyunu bilmeden ne aşkı? Hiç bir şeyler yapmak istemedi. Uyanmıştı ama yatmaya devam etmek istedi. Telefonundan mesaj bildirimi aldı, yatağının bir orasını bir burasını ararken karanlığı fark etti. Henüz sabah olmadı diye düşünüyordu ama çalan telefonun ışığı niye yanmıyordu ki? Ayrıca koridorun ışığını açık bırakmıştı, elektrikler mi gitmişti acaba? Aklına ilkokulda izlediği bir tiyatro gösterisi geldi. Bir kavgada yere düşen karakter hanımına ışıkları neden söndürdün? diyordu. İşin aslı ise ışıklar açık, adam kör olmuştu. Bir anda beyninde şimşekler çaktı oğlanın, 'kör mü oldum?' Dehşetle açtı gözlerini,
bir yandan hala telefonu arıyordu, kim sabahın köründe mesaj atardı? Telefonu bulduğunda iki mucizeye şahit oldu ve de iki şaşkınlığa. Kör olmamıştı, sadece rüya görüyormuş. Mesaj atan ise kız idi. Tüm hayatını felakete çevirecek bir olayın rüyadan ibaret olmasına sevinmek aklına bile gelmemişti, gelen mesajda kızın adını gördüğü için. Şaşkınlık yerini sevince bırakmıştı. Kız işe gitmeden önce mesaj atmış ve oğlanın enerjisini tavan yaptırmıştı. Bu gazı alan oğlan yataktan çıkmış güne neşeyle başlamıştı. İlerleyen dakikalarda kızla sohbete devam eden oğlan, kızı iş yerinde ziyaret etmeyi planlamış olsa da daha yenice tıraş olduğu için kendini yakışıklı hissetmiyor ve kıza bu şekilde görünmeyi uygun bulmuyordu. Hiç özgüven problemi yaşamayan birisi neden çekinir olmuştu ki? Çekinceleri ile boğuşan oğlan evde kalmayı tercih etti, neşesi ve enerjisi boldu. Temizlik yapmaya başladı, biraz temizlik biraz bilgisayar işleri derken saatler geçmişti. Fark etti ki kız ile uzun saatlerdir konuşmamıştı. Kız da mesaj atmamıştı. Oğlanın modu düşmüştü yine. Dayanamadı kıza mesaj attı, kız anında cevap verdi. Oğlan yine neşelendiyse de yine kızdı kendine, 'âşıkmış gibi davranmasana' diyordu. Tepkileri âşık insan tepkisiydi, ama âşık olacak kadar tanımıyordu onu. Biraz ağır davranmaya karar verdi ama fazla dayanamadı. Kız annesi ile beraber alışverişe çıkmış. Yağan yağmuru fark eden oğlan; 'Ne söndürecek içimde yanan bu ateşi? Yağmur mu?' derken kendi kendine, bari o ıslanmasın diye kıza yağmuru haber verdi. Kız çoktan yağmura yakalandığını ve annesi ile beraber bir yerlere sığındığını söyledi. Oğlan 'yağmur var zaten mesaj atıp zora sokmamayım şimdi' diye düşünüp daha fazla mesaj atmamaya karar veri. Birkaç saat karşılıklı olan sessizliği yine bozan oğlan oldu. Sohbete başladılar. Bu kez kız soruyordu oğlana hayat hikâyesini. Pek paylaşma taraftarı olmayan oğlan kız ne derse hemen yapmak için hazır ol da bekliyordu sanki, anında anlatmaya başladı. Oğlan edebiyat yaparcasına hikâyelerini anlatıyor kız hayretler içinde onu dinliyordu. Kız bir yandan şarabını yudumlarken oğlanda ıhlamur çayı içiyordu rahatlamak için. Lakin çok mutluydu oğlan, şarap içen kızla dalga geçiyor, ‘benim ıhlamurum daha iyi kafa yapıyor bir görsen nasıl dans ettiriyor bana’ diyordu. Mutluluktan havalara uçuyor gibiydi. İster istemez kıza ilgi duyduğunu aşikâr eden kelimeler kullanmaya başladı. Kız yine görmezden geliyordu haliyle, belki de hiç yakıştıramıyordu oğlana, ya da dünyadan habersizdi kim bilebilir ki? Vakit ilerledikçe kız oğlana ‘senin durumun nedir bir anlat bakalım’ diye bir soru sordu. Oğlanın cevabı ironik oldu ‘zamanla okursun beni’. ‘ O nasıl olacak?’ dedi kız ve oğlan daha fazla kendini açık etmemek adına ufak tefek tüyolarla hayatını anlatmaya başladı. Oğlanın hikâyeleri hayatının derinliklerine sokmuştu kızı. Boş boğazlık etmekten çekinen oğlan kitap gibi anlatıyordu hikâyesini. Yüzde birini anlatsa da ‘çok mu konuşuyorum acaba?’ Diyordu oğlan kendi kendine. Kızla olan bu konuşmalarından cesaret alan oğlan fırsatını gördüğü anlarda kıza iltifat etmeye başladı. Kız durumdan hoşnut gibi görünüyorken farklı zamanlarda iki defa kullanmıştı o can alıcı cümleyi ‘arkadaşlığın benim için değerli.’ Üstelik bununla kalmamışı, kıza şarap içiren ve ağlamaya teşvik eden o adam vardı hâlâ aralarında. Oğlan iyiden iyiye ümidini yitirmişti artık. Alenen kıza ilgi gösterir olsa da konuşulmuyordu hiç bir şey. Açılıp reddedilse en azından arkadaş kalmayı düşünülebilirdi, lakin kalbi bir türlü müsaade etmiyordu arkadaş olarak sevmeye. Ondan cevap alana kadar duygularına söz geçiremiyor olsa da çok iyi biliyordu ki her tahtın tek bir kralı olur. Eğer kral ölmezse oğlan kızın kalbindeki tahta yerleşemezdi. Bu cinayeti ancak kız işleyebilirdi. Cinayet silahı olarak kullanabileceği tek şey ise zamandı. Sultanının kralı olmak için çabalayan oğlan kızın bu cinayeti işlemesi için kızı dolduruşa getirmek istese de, ona saygı duymak, haliyle beklemekten başka bir çaresi yoktu. Oğlan bir kez daha geri adım atıp kıza olan duygularını bastırmayı, belki de emin olmayı tercih etti. Dile kolay kalbe zor bir karardı bu. Oğlan rüzgârına kapıldığı kızın içindeki fırtınalarda boğulmamak adına sakinleşmesini beklemeyi uygun görmüşken, kalbinin söz dinleyeceğinden şüpheli bir şekilde gecenin ayazına bıraktı kendini. Kapanmamıştır umuduyla tekel bayisi aradı. Aslında tek ihtiyacı olan hava almaktı. Havasını aldı da yanında bir poşet dolusu alkol eklemeyi de ihmal etmedi. ‘Kafam belli ki bozuk neler oluyor beyle?’ Diye geçiriyordu oğlan içinden. Sırf iyi anlaşıyor olmalarından ötürü âşık olmazdı ya. Âşık olmak bu kadar kolay olmamalıydı. Üstelik bir başkasına âşık bir kıza sevdalanmak boşa kürek çekmek değil miydi? Oğlan kendi kalbi ile cebelleşirken beyni mantığa davet etti ve artık başka bir cevaba inanmaya başlamıştı. Kızı beğeniyor, imkân olursa arkadaşlıklarını bir adım ileri taşıyabileceğini, olmazsa da arkadaşça iyi geçindiklerini ve bunun kâfi olduğunu düşünmeye başladı. ‘Fazla değer vermek ile aşkı karıştırıyor muyum?’ diye düşünüyordu oğlan aslında.
Alkol almaya başlayan oğlan içten içe depresyona sürüklendiğini fark etti. Saçmalıyordu çünkü. En fazla üç aydır tanıdığı bir kızı beğeniyor olması, kızın onunla sohbet etmeye başlaması ile aşka dönüşmüş olmazdı. Kızdan hoşlandığını inkâr edemezdi elbette ama buna aşk demek istemiyordu. Belki de bir karşılığı olmadığı için. Oğlan bir karar almıştı artık. Kafasının güzelleşmesine fırsat vermeden alkolü kaldırdı, kafasının karışmasına müsaade etmeden yatağına girdi. Kendine söz vermişti yatakta hayal kurmayacaktı. Kapattı gözlerini ve gecenin karanlığına teslim oldu.